1 Kasım 2011 Salı

Review - Nars - Deep Throat Allık

İlk NARS ürünüm ile karşınızdayım... :)

Geçen seneden beri Sephora'ya her gittiğimde mutlaka kurcaladığım iki markadan biridir Nars, diğeri ise Too Faced. Hatta önceki hafta eski ajadama baktım da, aylık planlarımda bu allığı Mart ayında almak üzere not düşmüşüm kendime. Parama kıyamadım filan derken birden esti, İstiklal Caddesi'ndeki Sephora'ya girdim, direk ürünü istedim, aldım ve çıktım. 65TL verdim kendisine. Nars mağazasında fiyatı farklı mı bilmiyorum, Nişantaşı'na gitmek zor geldiğinden bakmadım. Neyse geyiği bitirip incelemize geçelim.


Aslında alır almaz yazmak istedim ama erteledim durdum, geçerli bir sebebim var: kullanımını ve dayanımını test etmek! 1-2 hafta boyunca neredeyse her gün kullandım. Artık yazıma hazırım :)

Ürünün kapağını açınca şöyle görünüyor...


O "nars" yazan aseatatı özellikle atmadım çünkü aynasının kirlenmesini istemiyorum. Ayrıca çok karizma durmuyor mu?

Arkasında da şunlar yazıyor:



Allığın ne pembe ne de şeftali denemeyen bir tonu olduğu için fotoğraflamak zor oldu. Gerçekten yüzlerce fotoğraf çektim. Başardım!

Çok incecik altın renkli ışıltılar bulunuyor içinde. Fotoğrafı da büyütüp bakarsanız masa lambam dolayısıyla yansımalarını görebilirsiniz :)


Biliyorum parmaklarım ve swatchladığım renk net değil, ama rengi veriyor :) Şunu söylemeliyim ki, ürün parmağa çok rahat gelmiyor. Tabi benzer bir sorun fırça için yok. Çok rahat bir şekilde fırçama alıp rahatlıkla uyguluyorum.


Renk gerçekten çok kullanışlı. Evet çok pigmentli ama yanağa sürer sürmez de çat diye bu renk yoğunluğu elde edilmiyor, zaten allık sürme konusunda hala elim korkak gider benim, ürünü az az alıp kat kat uygulamayı tercih ederim her zaman. Deep Throat'ın şöyle bir güzelliği var, bunu çok süremezsiniz. Yani elinizin ayarı kaçtı çok yoğun sürdünüz diyelim, sorun olmaz kolay kolay, çünkü çok yumuşak bir rengi var.

Anqel'in söylediğine göre Temptalia bunu Mac'in mineral farlarından Dainty'e benzetmiş. Dainty, benim en rahat ve en çok kullandığım allıklardan biridir, yani 10 tane benzeri yan yana koysanız Dainty'i seçerim arasından. Bence Dainty (ya da bendeki Dainty, ne de olsa mineral allık, her paketteki aynı olmayabilir) bundan çok daha pembe. Hatta direk pembe. İkisini yanyana koysak tamam benziyorlar ama Deep Throat şeftali kalır onun yanında.

Dayanıklığı ise başarılı. Tek başına, direk yanağıma sürmedim tabi, fondöten üzerine uyguluyorum. Allık için çok çok hafif olan elimle 3 kat uygulayıp dağıtıyorum biraz ve sabah çıktığımdan hafif azalmış halde eve geliyorum. Yani gayet kalıcı :)

Alttaki fotoğraf allığı olduğundan biraz daha şeftali gösteriyor ama bunu bilerek paylaşıyorum, çünkü içindeki altın ışıltıyı çok güzel yansıtıyor. Gerçekten sağlıklı gösteriyor.


Kolumun iç tarafında swatch alamadım, çünkü rengi gözlerimle bile ayırt edemedim. Çok uğraştım beceremedim, parmak swatchlarıyla idare edin :P

29 Ekim 2011 Cumartesi

Review - Orly - Nite Owl

Nite Owl ve Fowl Play, Orly'den aldığım ilk ojeler. Fowl Play'i daha çok seveceğimi düşünüyordum ama resmen bu tatlı baykuşa hasta oldum. Rengi anlatmam gerekirse gri simli bej diyebilirim renk tanımlama kıtlığımla. Aslında hiç gerek yok böyle anlatmalara filan, fotoğrafta birebir yakaladım rengi. Fotoğraflara tıklarsanız büyür :)


Renk tam anlamıyla bu. Ojeyle ilgili tek bir hayal kırıklığım oldu: çabuk kurumuyor. Gerçekten 1 saat aldı belki kuruması ki o da tam anlamıyla değil. Onun dışında sürümü çok kolay, kapatıcılığı ve yoğunluğu çok başarılı. Aslında tek kat bile sürülebilir ama ben yine de biraz alışkanlık biraz da kolaya kaçtığımdan iki kat sürdüm. Tek katta bırakmadım çünkü çok özenesim gelmedi sürerken :)

Bu ojeyle ilgili çok beğendiğim bir şey var, muhteşem parlıyor. Simlerinden bahsetmiyorum, sanki üzerine ekstra parlaklık versin diye glossy bir top coat sürülmüş gibi. Bu yüzden üzerine kurutucu ya da koruyucu bir top coat sürmedim. Bayıldım kendi kendine böyle şahane olmasına, bozarım diye korktum :) Simler pürüz yaratmıyor bazı ojelerde olduğu gibi, resmen harmanlanmış ojenin kendisiyle ama kendisini de belli ediyor gayet, "blend olmuş" diyelim tam olsun :)

Yukarıdaki fotoğraf yeterli olurdu aslında ama bahsettiğim glossy etkiyi göstermek istedim, bu fotoğrafta bir nebze olsun anlaşılabiliyor bahsettiğim.

Ne bir pürüz, ne bir dalga, ne başka bir şey. Gerçekten şahane.

25 Ekim 2011 Salı

Eyeliner Denemesi

Elim çok alışık değil -hala- düzgün olarak kuyruk yapmaya. Bu posttaki fotoğrafları bir kaç ay önce çekmiştim aslında, blog için ayrıdığım klasörü düzenlerken buldum, paylaşayım dedim. Nasıl olsa henüz Nars'ın fotoğraflarını bitiremedim, arşivden kullanayım :)

Hala bunlardan daha ilerisine gidemedim, gözkapağımın düşük ve şişkin olmasının da etkisi var tabi, çok kolay olmuyor. Burada MAC'in Blacktrack Fluidline'ını kullandım, açıkçası fırçadan emin değilim ama Inglot 31T gibi geldi bana, kendisi yassı - incecik - açılı uçlu fırçalardan biri; MAC 263 gibi.




Fotoğrafların biri sağ biri sol gözüm belli olduğu üzere, bu yüzden iki fotoğraftaki liner da birbirinden farklı biraz :) Tabi karşıdan bakan bir insan aradaki farkı algılamıyor kolay kolay.

Çok uzun zamandan sonra likit eyeliner aldım, FlorMar'dan. İlk denemelerim başarılı gibi. Makyaj fotoğrafı çekmeyi becerebilirsem düzgün bir şekilde onları da görürsünüz :)

21 Ekim 2011 Cuma

Mola - Harika Bir Şarkı - Somebody That I Used To Know

Biliyorum, bir sonraki postumun Nars - Deep Throat olacağını söylemiştim ama havalardan dolayı fotoğrafları yetiştiremedim. Geçen gün youtube'dan dustin hunter'in videosunda bahsettiği şarkıya çok fena takıldım, klip ayrı bir şahane, şarkı ayrı bir güzel. Paylaşma ihtiyacı duydum resmen :) Buyrun.. Gotye - Somebody That I Used To Know

ps: böyle takılıp kaldığınız, sürekli dinlediğiniz şarkılar varsa benimle paylaşır mısınız? güzel bir arşiv/liste hazırlamaya çalışıyorum da :)



Bu arada anqel'le çok keyifli bir gün geçirdik yine bugün (ya da dün?). Sevgiler buradan ona yeniden :)

Ayrıca önümüzdeki hafta içinde Flormar'dan bir far paleti, Golden Rose'dan iki tekli far, önceki gün yeni koleksiyondan aldığım iki adet Orly oje, ve MAC'in Posh Paradise koleksiyonundan da aldığım tek ürün olan paint pot ve Mac Me Over'dan aldığım ruj da sizlerle olacak. En azından hedefim bu yönde. :)

Görüşmek üzere..

18 Ekim 2011 Salı

Uzun bir aradan sonra - 40soru 40cevap mim'iyle geri geldim :)

Merhaba :)
Blogumu çok özledim! Araya bir kere zaman girdi mi bir daha başlamak ne zor geliyor yahu.. Yavaştan yavaştan ısınma turlarıyla yine yeni yeniden buralardayım :)

Aslında kimse beni mimlemedi, canım istedi yapıyorum :))

1. Yüzünü günde kaç kez yikarsin?
1-2 kere. Yatmadan önce mutlaka temizleme jeli kullanarak yıkarım. Sabahları bazen atlıyorum yüzümü yıkamayı :)

2. Cilt tipin nedir?
Normal-karma arası desem olur sanki. Normal denecek kadar normal değil, karma adar yağlı değil.

3. Su an kullandigin yüz yikama ürünün nedir?
Neutogena - Deep Clean

4. Peeling yapar misin?
Bir sürü peeling ürünüm var :) Aklıma gelince yapıyorum, ya da en kötü ihtimalle duşumda bulunan Nivea'nın young serisinin peelingini her banyoda kullanıyorum. Ayrıca Watsons'dan vücut peelingi almıştım, banyoda onu kullanmayı da seviyorum, tabi üşenmezsem!!!

5. Peeling ürünün ne marka?
Hmm zaten cevap vermişim aslında ama elimde Nivea, Watsons (hem yüz hem vücut), hem de Garnier var.

6. Nemlendiricin nedir?
Body Shop, Seaweed.

7. Çillerin var mi?
Yok.

8. Göz kremi kullaniyor musun?
Çok kuruduklarını hissettiğimde. Yoksa göz çevremde henüz sadece doğru düzgün nemlendirip yağlandırmayan, yağ bezesi oluşturmayan bir ürün bulsam kullanırdım :)

9. Cildin akneye meyilli midir?
Hayır. Ergenlik döneminde bile bir tane sivilcem dahi olmadı.

10. Günes koruyucu kullaniyor musun?
Aslında her gün kullanmak gerekiyor biliyorum ama sadece çok güneşli havalarda kullanıyorum. Lancester'ın 50 spf'li bir kremini kullanıyorum.

MAKYAJ


11. Fondötenin nedir?
MAC - Face and Body ve Rimmel - 25 Hour. Eğer nispeten yoğun kapatıcılık istersem Rimmel'e gidiyor elim. Aksi halde Face and Body'm canım ciğerim :)

12. Kapatici kullaniyor musun?
Pek kullanmıyorum. Kapatıcı isteyen yerlere parmaklarımla pıtpıtlayarak fondötenimden bir kat daha geçiyorum. Göz altı için Garnier'in renkli roll on'larından kullanıyorum: harikalar!

13. Makyaj alt tonunu biliyor musun?
Sarıyım. Pembe alt tonlu bir şey kullanırsam pembe pembe parlıyorum resmen :)

14. Takma kirpikler hakkinda ne düsünüyorsun?
Çok seviyorum ama kullanmaya üşeniyorum :)

15. Rimelimizi üç ayda bir atip degistirmemiz gerekiyor, bu konuda ne düsünüyorsun?
Açıkçası, son kullanma tarihini en takmadığım şey rimeldir herhalde :) Çok koyulaşma varsa / kötü kokmaya başladıysa / temizlerken kirpiklerimi de beraberinde götürüyorsa atıyorum. Çok fazla rimelim var ve belki bazılarını bir kere kullanıp aylarca dokunmuyorum ama aynı performansla kullanıyorum yeniden elime aldığımda. Siz yine de benim yaptığımı yapmayın :)

16. Hangi mascarayi kullaniyorsun?
Bu aralar Maybelline False Lashes ve Rimmel Glam'eyes Lash Flirt arasında gidip geliyorum. Şu sıralar Benefit'in yeni cicisi, They're Real'ı çok merak ediyorum.

17. Sephora mi MAC mi?
MAC. Her şekilde hem de :)

18. Makyaj yaparken en çok hangi alet edavattan : ) faydalanirsin?
Fırçalarım! :) ve bazen parmak uçlarım. Fondöteni asla elimle uygulayamam, cildim hemen renk değiştiriyor sürtünmeden ve algılayamıyorum fondötenin etkisini. Gerekiyorsa rujumu dağıtmak, fondöten üzerinde retouch yapmak, paintpot sürmek ve göz altı kapatıcısı uygulamak içinse parmaklarımı tercih ediyorum.

19. Far bazi kullaniyor musun?
MAC paintpot (painterly) ya da Inglot'un jel eyelinerlarını kullanıyorum. Far bazım olmadan nasıl yaşıyormuşum aklım almıyor şu anda.

20. Ya yüz için?
MAC prep & prime. Önceden Sephora'nınkini kullanıyordum ama o çok bir silikonumsu geliyor.

21. En sevdigin far marka ve numarasi, ama tek bir tane?
Hmmm çok zor soru. Hile yapıp iki tane söyleyeceğim, MAC - Expensive Pink ve MAC - Parfait Amour

22. Kalem / likit / jel eyeliner hangisini tercih edersin?
Hani makyajına göre değişir ama en çok sevdiğim jel.

23. Makyaj yaparken kaç kere gözünü çikarma tehlikesi atlattin? : )
Ciddi anlamda bir problem yaşamadım :)

24. Pigment farlar hakkinda ne düsünüyorsun?
Çok seviyorum ama her yere dağıtmadan kullanmayı beceremediğimden elim pek gitmiyor. Tabi yılbaşı kolekisyonlarında MAC'ten bir set almadan da duramıyorum, o ayrı.

25. Mineral makyaj malzemeleri kullaniyor musun?
Hmm, özellikle değil. Mineralize skin finish ya da bazen far.

26. Favori rujun nedir?
MAC - Patisserie.

27. Peki gloss?
Gloss kullanmayı çok seviyorum ama bu soruya cevap verecek kadar delisi olduğum bir gloss yok :/


28. En sevdigin allik hangisi peki?
Ben tam bir allık canavarıyım. Yine hile yapıp bir kaç cevap vereceğim, MAC - Sincere, Nars - Deep Throat, Flormar - Pretty 113 :)

29. eBay’den makyaj alisverisi yapiyor musun?
Hayır.

30. Market kozmetikleri (drugstore products) hakkinda ne düsünüyorsun?
Çok olmasa da seviyorum. Ruj ve gloss için tercih ediyorum genelde. Farları filan çok kullanmıyorum, sevmiyorum. Amerika'daki drugstore ürün yelpazesine / kalitesine / fiyatlarına bakınca bizimkiler çok dandik ve pahalı kaçıyor :( Hadi fiyatları geçtim, NYX'in ve FlorMar'ın ürün çeşitliliğini bir karşılaştırsanıza :(

31. Hiç profesyonel makyaj egitimi almayi düsündün mü?
Evet düşündüm, hatta bu işte çalışmayı düşünüyorum bir taraftan.

32. Makyaj yaparken sakarlik yapar misin?
Pek değil, en fazla yaptığım elimden mavi rimelin fırçasını düşürmekti. Hatırlamak istemiyorum :)

33. En nefret ettigin makyaj hatasi nedir?
Dudak çevresine koyu kalem çekilmesi. Korkunç!!!

34. Canli renkli makyaj ürünlerini mi yoksa dogal tonlari mi tercih edersin?
Renkli severim aslında, uğraşırım da yarım saat onunla ama acelem varsa doğal tonlarda o sıralarda tercih ettiğim rutini uygulayıveririm iki dakikada :)

35. Makyajini hep begendigin bir ünlü söyler misin?
Bilemeyeceğim. Pek takip etmemişim anlaşılan :)

36. Eger ömrünün sonuna kadar tek bir makyaj malzemesi seçmen gerekse?
Rimel seçerdim. Kirpiklerim kısa ve soluk renkliler :) Dudaklarım pek renksiz sayılmaz, yanaklarımı da iki çimdiklesem hemen renkleniyor zaten :)))

37. Hiç makyajsiz disari çikar misin?
O-hoooooo :) Sürekli makyaj yaptığım dönemlerde bakkala bile gitmem, gözüm alışık olduğundan garip hissettiğim için, ama normal zamanlarda okula filan giderken uğraşmam genelde. En fazla yanıma alıp ilk dersler geçtikten sonra okulda yaparım bir şeyler.

38. Makyajsiz nasil gözüktügünü düsünüyorsun?
Renksiz değil yüzüm, o yüzden iyi görünüyorum. Bazıları (mesela annem) ölü gibi çıkar fotoğraflarda filan makyaj yapmamışsa, ben öyle değilim :) Ayrıca ben her türü güzelim ayol!

39. Sence EN IYI makyaj koleksiyonuna sahip marka?
MAC delisi biri insan olarak MAC diyorum. Sadece MAC ürünleri kullanarak çok rahat her türlü makyajı yapabilirim ama Inglot'un da koleksiyonu, renk skalası çok sağlam.

40. Makyaj hakkinda genel olarak ne düsünüyorsun?
Makyaj yapınca kendimi iyi hissediyorum, hobimle uğraşmış gibi oluyorum çünkü. Her kadının az biraz bilgi sahibi olması gerektiğini düşünüyorum, mutlaka ekstra özenli ve bakımlı olmak istenilecek yerler ve zamanlar çıkacaktır, o zamanlarda ne yapacağını, neye ihtiyacı olduğunu ve neyi nasıl yapacağını bilmesi gerektiğine inanıyorum.


Ohh bitti :)

Bir sonraki postum, son zamanlarda aldığım ürünlerden beni en heyecanlandıranıyla, ilk Nars ürünüm, Deep Throat allıkla ilgili olacak.

Görüşmek üzere!!!

25 Mayıs 2011 Çarşamba

Yeni Ciciler - mini alışveriş

İstiklal Caddesi'nde gezinirken zaten çok sevdiğim i am mağazasının grubundan six'e uğradım. Onu aldım bunu bıraktım, şunlara baktım yine karar değiştirdim derken bir kaç küpe ve bir yüzükle mağazadan çıktım. Arkasından odakule'deki Collezione'a uğradım, elbise bakmak için ama denediklerimi beğenmedim. Birinde göğüslerim devasa boyutlarda görünürken bir diğerinde hamile gibi duruyordum. Ama ordan da elim boş çıkmadım, bir ayakkabı aldım.

Gelelim fotoğraflar ve detaylara :)

Collezione'dan aldığım ayakkabı işte bunlar. Ancak geri götüreceğim, soldaki tekin kemeri havada duruyor görüldüğü gibi, orda onu tutacak olan halka yok! Ya sinir oluyorum böyle şeylere, ben bir ürün alırken her yerini ıncık cıncık incelemek zorunda mıyım? Tekini denedim, oldu ve aldım, eve geldim bir de baktım parçası kopuk. Çok sinirlendim. Umarım aynısından başka vardır, çünkü çok tatlılar ve çok rahatlar. Şunların ciciliğine baksanıza :)




Sırada Six'ten aldığım takılar var. Öncelikle hepsine bayıldığımı söylemek istiyorum. Aralarından daha az sevdiğim olsaydı almazdım.

Müthiş parıldayan baykuş yüzük.. Baykuşların moda olması işime geldi, bu sene toplayabildiğim kadar baykuş toplayacağım :) İkinci fotoğrafı terasta çektim güneş altında, nasıl parladığı hakkında fikir versin diye.




Şimdi de iki tane küpe seti göstereceğim.

Öncelikli olarak bu senenin modası arasında olan tüyler ve papağanlardan oluşan set. Mor delisi ben bu seti alıp almamak için çok düşündüm, gerçekten. Sonra amaan dedim, her biri birbirinden sevimli, al gitsin :)



Bu da Eiffel kuleli set.. Ben ayrıca Paris'e gitmek için ölüp biten, Eiffel'e çıkmadan ölürsem gözü açık gidecek biriyim. Yani bunu almasaydım içimde kalırdı. Üstelik kırmızı ve siyah!!! Bu küpeleri beraber takmak için kulaklarıma ikinci delikleri sonunda deldirmeye karar verdim. Cesaretimi toplar da deldirirsem beraber takar gösteririm :) Küçükken okuduğum 4 Kardeştiler romanı'nın çok etkisi var bu korkarklığımda. Çocuklara böyle kitaplar yazanların psikolojilerini merak ediyorum! Kitaptaki olayı anlatmayacağim, anlatıp da içinizi karartmayacağım, bilen bilir. Gelelim güzel olan şeylere, küpelere :)



Bu da teyzemin konferans için Prag'a gittiğinde bana aldığı hediye, şahane bir kolye. Renkleri doğru düzgün görünsün diye güneş altında çektim bu fotoğrafı da.

 
Bu arkadaş da ben fotoğraf çekerken yandaki binanın çatısından bana bakıp duruyordu, onu da eklemek istedim :) Diğer taraftaki binanın çatısında yuvaları var, sürekli etrafımızdalar yani. Buraya yeni taşındığımızda korkup kaçıyorlardı ama artık alıştılar. Utanmasalar gelip kafamıza konacaklar, o derece :)


İşte böyle.. Blogu savsakladığımı biliyorum, ama toparlayacağım yavaş yavaş söz! Küçük teyzemin kayınvalidesi şahane takılar yapıyor. Onun bana verdiklerini de paylaşmak istiyorum bir ara. O da yeni yeni satmaya başladı evdeki kutular dolusu takıları. Belki ona da bir blog açarız satış için daha sonra :)

17 Mayıs 2011 Salı

Review - Stila Contour Trio

Bu seti geçen sene Sephora'nın indiriminden almıştım. İndirimden sonra da uzun süre satışta indirimli olarak kalmıştı, sebebi ise Stila'nın Sephora ile anlaşmasını bitirmesiymiş, eldekileri satmaya çalışıyorlarmış. O zamanlar da ben kontur olayını takmıştım ve bulunca kaptım.




aynada pek sevgili leica ve ben

Aslında çok kullanışlı bir set. Tek eksiği kontur fırçası. Hani bir yerlerine dandik tarafından da olsa bir fırça sıkıştırılsa ya da fırça koyacak yer olsa şahane olurmuş, çünkü şu haliyle ambalaj gereksiz kalınlıkta. Ambalajı sağlam bu arada, kolay kolay yırtılacak cinsten değil. Aynanın alt tarafında da bir düğmecik var, kapağı açtığınızda aynanın yanındaki 6 noktadan ışık yanıyor. Ben bu ışıklardan ziyade aynasını sevmediğim için oradaki bantçığı çıkarmadım, genellikle lambalar yanmadan kurtarıyorum :)

Daha detaylı bakacak olursak...


Bu fotoğrafta renklerin üzerindeki ince plastik kağıdı (asetat kağıdı) üzerinde bıraktım. Bu kağıt hem aynanın ve etrafın üründen gelen tozuşmalarla kirlenmesini engelliyor, hem de ürünlerin yabancı maddeyle karşılaşma riskini azaltıyor. Bir de ayırt edemeyenler için herhalde "açık" "koyu" filan yazmışlar, komik gelmişti bana ilk başta :)


Asetat kağıdı kalkınca da böyle görünüyor bu arkadaşlar. Benim ten rengime gayet uyumlu bu üç renk de ama eğer çok çok beyaz tenliyseniz aydınlatma rengi bir işe yaramayabilir. Ben bile bazen makyajımın üzerine geçiyorum pudra niyetine :)

Pigmentasyon muazzam. Dokunmayla renk alınıyor, hem swatchlamak için parmağa hem de kullanmak için fırçaya. Biraz tozuşuyor yalnız, bunu pek sevmiyorum ama renk vermesi o kadar güzel ki gözardı ediyorum.

Ben en çok açık rengi kullandım, günlük en sade makyajlarımda bile elmacık kemiklerimi aydınlatmak için kullanıyorum genelde. Mat olduğu için çekinecek bir şey yok :) Işıltılı bir aydınlatıcı istersem MAC'ten By Candlelight'ı tercih ediyorum. Koyu renkle konturlamaya hala elim korkak gidiyor, nedense kendimi palyaçoya çevirecekmişim gibi geliyor, ilerleyen zamanlarda onu da kullanılırım belki bol bol. "Flash" isimli renk ise aslında renk değil, yani renk vermiyor, şahane bir ışıltı yerleştiriyor kullanıldığında. Yalnız dikkatli olmak lazım, disko topuna dönmek an meselesi!

Burada da swatchlar var. fotoğraf makinam bütün uğraşlarıma rağmen net çekmemekte ısrar ediyordu, pes ettim sonunda :/

12 Mayıs 2011 Perşembe

diyet ve sağlıklı beslenme bloğum

Aslında biraz daha toparlayıp öyle açmak istiyordum blogu ama baktım ki zamanım yok, açtım gitti.

Zaman içerisinde değişiklikler olabilir, merak edilecek bir şey yok.

Her gün yediklerimi not alıyorum, günlük kalori toplamını yazıyorum, ayrıca spor yapışsam onların da dökümünü tutuyorum. Aslında hayli kişisel bir blog ama belki birilerine fikir olur, ilham olur, bu yüzden paylaşıyorum. İlk başta böyle bir niyetim yoktu.

Bu arada "sağlıklı beslenme" dediğime bakmayın, çok da sağlıklı beslenmiyorum ama dikkat ediyorum. Yine de hiç yoktan iyidir heralde di mi? :)

İşte adresi : http://neleryedim.blogspot.com/

Düzenlemekte olduğum fotoğraflarla beraber bir kaç yazı birden Pazar gecesine kadar yayında olur sanıyorum :) görüşmek üzere!

8 Mayıs 2011 Pazar

Nerelerdeydim Ben Öyle?!

Merhaba :)

Blogların yasaklanması filan derken bir hevesim kaçtı ki blog tutmakla ilgili, sormayın.. Belli oluyordur zaten aylardır yazmıyorum resmen. Takip ettiklerimi hala takip ediyorum ama yazasım gelmedi hiç, üstelik kaç zaman öncesinden fotoğrafları çekilmiş bir sürü ürün var tanıtılmayı bekleyen. Blogdan soğudum derken makyaj da yapmadım adam gibi kaç zamandır. Kullandığım yüz kremini değiştirdim bitince, Body Shop'un Seaweed serisinden Nivea'ya geçtim nasıl olsa cildim sorunlu filan değil, bir deneyelim dedim ama hata etmişim. Hala toparlanamadı yüzüm :( Dolayısıyla hiç uğraşasım gelmiyor. Arada bir paintpot + maskara + renkli dudak nemlendiricisi ile takılıyorum, o kadar..

Neyse :)

Bir yandan diyet yapmaya başladım, 2 hafta oluyor, 2-2.5 kilo verdim. Bu diyeti de takip edebileyim diye blog açtım ona da, yediklerimi kaydediyorum filan. Öyle derken biraz uğraştım, bilgiler filan ekledim. Şu anda kapalı dışarıya ama toparlayayım hele bir, açarım okumaya, beslenmeyle ilgili benim etrafımda dönen bir blog olur o da :) Yayınlayınca paylaşırım buradan tabii ki.

Çok geciktirmeden bloguma devam etmeyi düşünüyorum. Yakında görüşmek üzere :) Sevgiyle kalın <3

27 Şubat 2011 Pazar

Review - The Body Shop - Seaweed Temizleme Jeli ve Tonik

Daha önceki bir postta The Body Shop (TBS) ile cilt bakımı ürün arayışı maceramdan bahsetmiştim. Bu da onun devamı sayılabilir aslında.. Önceki post için buyrun burdan :)

Seaweed serisini özellikle çok seviyorum. Hani "evet ya güzel ürünler işte" değil, gerçekten çok seviyorum. Benim karma cildimle çok iyi anlaştılar. Hiç bir zaman sorunlu bir cildim olmadı ama elimde olana da çok iyi sahip çıktığını düşünüyorum bu serinin.


Öncelikle solda gördüğünüz temizleme jeli...
Yüzümü pamukla silen biri değilim, temiz gelmiyor ve çok uğraştırıyor. Her zaman yüzümü şlapşlup yıkamayı tercih ettim bu yüzden, neyse. Bu temizleme jelini genellikle sadece gece kullanıyorum. Normalde sabah kalkınca yüzümle çok uğraşmam, suyla yıkayıp nemlendiricimi sürerim tamam. Temizleme ihtiyacı duyarsam eğer bunu kullanıyorum yine.

Akşamları yüz makyajımı makyaj temizleme mendilleriyle olabildiğine çıkardıktan sonra yüzümü suyla duruluyorum. Sonra elime biraz bu jelden sıkıp, az biraz elimde köpürtüp, yüzüme boca edip ovalıyorum. Arkasından bol suyla duruluyorum. Öyle ferah ve temiz hissettiriyor ki, anlatamam. Naneli-mentollü şeyleri hiç sevmem, onun gibi bir ferahlık değil bu. Sanki cidden o yosunlar yüzüme işleyip temizlemiş, ardında da denizin ferahlığını bırakmış gibi.

Elimdeki tüp bitmek üzere, Watsons'dan yeşil çay özlü temizleme jelinin küçük boyunu almıştım denemek için. Bitince önce onu kullanacağım, eğer mucizevi olarak bundan daha çok sevmediğim takdirde yine TBS alırım. Hiç tereddütsüz. Başka bir şey deneme ihtiyacı duymuyorum.

Toniğe gelince...
Jel ile yüzümü yıkadıktan sonra kaba ıslaklığı havluyla alıp yüzümü nemli bırakıyorum. Bir parça pamuğun üzerine döküp bütün yüzümü siliyorum. Toniği genelde cildi makyajın artıklarından filan arındırıp iyice temizlemek için kullanıyorlar bildiğim kadarıyla. Benim amacım bu değil. Çünkü jel ile temizledikten sonra azıcık bile kir çıkmıyor toniğin pamuğuna, yani temizlik için ihtiyacım yok. Bu toniği kullandıktan sonra yüzüm gergin, sıkı ve parlak oluyor: gerçekten sağlıkla parlıyor. Üstelik resmen kaygan ve yumuşacık oluyorum ve bu çok güzel bir his. Tabi gerginlik biraz rahatsız edici, bu sebeple mutlaka nemlendirici kullanıyorum.

Gözenekleri sıkılaştırdığını yazıyor arkasında ama bilmiyorum açıkçası, bu konuda bir şey söyleyemeyeceğim pek. Gözeneklerim elbette orda benim gözüme gözüme batıyorlar ama büyük değiller, belki de tonik sayesindedir. Görünmeyen gözeneklere sahip insanlar var mı? Nasıl yapıyorsunuz? :)

Ürünün bitmesine çooook var. Halbuki bol bol kullanıyorum bunu ama kolay kolay bitecek gibi durmuyor. Jel ile beraber aldım, jel bitmek üzere ama tonik fotoğrafta küçük bir ok ile işaretlediğim yerde daha. Bakalım :)



Ben gerçekten bu seriyi hem temizleme jeliyle, hem toniğiyle, hem de nemlendiricisiyle beraber çok çok seviyorum. Serinin diğer ürünlerini denemedim, cildime başka bir şey kullanma ihtiyacı duymadım çünkü. Gerek bu seriden gerekse başka benzer ürünlerden önereceğiniz bir şey varsa da denemeye açığım :)

17 Şubat 2011 Perşembe

FOTD - purple star + ödüllendirilmişim :)

Bugün hava çok kasvetli geldiği için renkli canlı bir şeyler yapmak istedim. Makyaj çekmecelerimi kurcalarken Pastel'in metalik farlardından 61 numarayı görünce geçen gün youtube'da izlediğim sokolum'un şu videosu düştü aklıma. Bendeki malzemelerden yapmaya çalıştım bir benzerini, benimki biraz daha sade oldu :) Aslında renkli makyajı çok seviyorum ama yine de elim korkak gidiyor. Bu arada fotoğrafları editledikten sonra aynaya baktığımda aslında fotoğraf makinasının ışık ayarına dikkat etmediğimi farkettim, gözümdeki renkler çok daha canlı, mesela mor hiç de bu fotoğraflardaki gibi değil, daha bir "ben burdayım" diyor, bu kadar soluk ve hafif değil. Ayrıca göz makyajımı anlattığım yerde açıklayacağım gibi aradaki mavi tonu kaynamış :)

Ben susayım fotoğraflar konuşsun artık..


Kendi kendimin fotoğrafını çekmek gerçekten çok zor. Bu sebeple yüzüm yamuk yumuk çıkıyor, ben de yarısını kırpma işini sevdim. Bu böyle gider artık :)

Yüz
  • Fondöten filan hiç bir şey yok, sadece göz altı için Maybelline Affinitone kapatıcının 2 numarasını kullandım.
Yanak
Dudak
  • Flormar'ın Longwearing serisinin 16 numaralı rujunu sürdüm. 
Gözler 



  • MAC Painterly Paintpot, baz olarak bütün kapağa uyguladım.
  • Pastel Metallic Eyeshadow Duo #61 Showgirl, yeşil kısmını göz kapağıma farın içindeki aplikatörle, mor kısmını crease bölgesine MAC 217 fırça ile uyguladım.
  • Flormar'ın 4lü terracotta farlarından mavi tonlarında olanın en koyusunu, iki rengin kesiştiği yere 217 ile yedirdim. Bu fotoğraflarda belli olmuyor. Keşke ışık ayarına dikkat etseymişim, geçmiş ola.
  • MAC Orb, kaş altını düzgünleştirip aydınlatmak ve morun geçişini yumuşatmak için 224 kullandım. 
  • Flormar Ultra Black Eyeliner kaleminin siyahını kirpik diplerie ve gözkapağımın içine sürdüm.
  • MAC Blacktrack Fluidline'ı düz kesik bir suluboya fırçası ile kirpiklerimin arasına uyguladım. Bu uygulama tüyosunu da Wayne Goss'tan öğrendim. (youtube, blog
  • MAC Ricepaper, göz pınarını Sephora'dan aldığım incecik bir pencil brush ile aydınlattım.
  • Rimmel'in waterproof bir mascarasını kullandım, görüldüğü gibi pek bir işe yaramıyor :)
  • MAC Coquette, kaşlarımı Inglot'un ince kesik uçlu eyeliner fırçası ile doldurdum.


Aldığım ödüle gelince, sevgili Junkhead bana "making smiles on faces" ödülünü layık görmüş. Çok teşekkür ediyorum kendisine. Benim de 5 kişiye bu ödülden göndermem gerekiyormuş, gönül ister ki 25 kişiye birden göndereyim ama napalım, kurallar böyle :)

Lydia
Boyaküpü
Nemolatte
Vespagirl
Oje Delisi

15 Şubat 2011 Salı

Jean's Color Saç Boyası ve Saçlarım

Hayli uzun bir yazı olmuş, arada kaçıyor böyle n'apalim :)

Benim saçlarım için kullandığım boya Jean's Color adında, Alfaparf'ın ürettiği bir ürün. Aşağıdaki fotoğrata görüldüğü gübü pompalı şişelerde 250ml olarak satılıyor. Bu boya bitkisel, bu sebeple kalıcı değil, bir kaç yıkama sonrasında renk akmaya başlıyor. Rengi uygulamak için de saçın sarı olması lazım, kumral-kestane gibi renklerin üzerinde tutmuyor. Yani tutuyor tabi ama görünmüyor, sadece ışık vurduğunda boyadığınız renkte bir yansıma oluyor. Boyayacağınız renge göre saçınızı açtıracağınız seviye değişebilir. Meslela Pink denen pembesi öyle açık bir pembe ki alttaki saçın beyaza yakın bir renge açılması gerekli, ya da turkuaz boyamak isterseniz de rengi iyice açtırmalısınız yoksa mavi yerine yeşil olur saçlarınız. Ama kırmızı olanlardan birini ya da turuncu boyamak isterseniz daha turuncumtrak bir seviyede bırakılabilir, çünkü boyayacağınız renk bunu kaldırır. Kuaföre danışmak en iyisi her zaman.

Bu boyalar su bazlı ve şişeden pompaladığınız şekliyle saça uyguluyorsunuz. Su bazlı olduğu için eğer kıvamı çok koyu gelirse biraz su ekleyip inceltebilirsiniz, boya zarar görmez. Hatta bir kere kuaförüm elinde yeterli boya olmadığı için su katıp çoğaltıp öyle kullanmıştı, pek bir şey farketmedi :) Ayrıca bu renkleri birbiriyle karıştırarak da kullanabilirsiniz. Saç üzerinde de parça parça farklı renkler uygulanabilir, bana renkler karışır yıkarken demişlerdi ama ben öyle bir sorun yaşamadım. Katman katman farklı renklerde de boyadığım için tecrübeliyim bu konuda :)

Bu arada rengin üstüne akınca tekrar boyadıkça renk oturuyor. Atıyorum, ilk boyayışta 2 hafta duruyorsa 3 boyama sonrasında 1 ay dayanabiliyor saçın yapısına göre.


Yukarıdaki renkler sırasıyla, Chili Red, Deep Red, Magenta, Pink, Violet. Bunların dışında renkler de var, sadece bu kadar değil. Simsiyah bir siyah, beyaz, sarı, turuncu vs vs.. İsimlerini bilmiyorum ama diğerlerinin. Bende Chili Red, Deep Red, Magenta ve Violet var.

Ben kuaförde boyatmanızı önermem, çünkü müthiş pahalıya boyuyorlar bunu kullandıklarında. En azından boyanızı kendiniz götürün, sadece uygıulamayı ödersiniz. Neden böyle yapıyorlar bilmiyorum. Bir şişenin 4te 1'ini bile kullanmayacak olmalarına rağmen koca şişenin fiyatının 3 katı kadar sadece boya parası almaya kalkanlar var. Yapmayın :)

Nereden alınabilir?
Normal parfümerilerde ya da marketlerde bulamazsınız. Kuaförlerin bazılarında var ama onlar dehşet fiyatlara satıyorlar. Taksim'de Atlas Pasajının arka kapısından çıkıp sağdaki hana girerseniz ordaki parfümeriden alabilirsiniz. Ama o da pahalıya gelir. Benim asıl önerim kuaför malzemeleri satan bir yerden almak. Ben Bakırköy'de şişesini 25TL'ye almıştım vakti zamanında, Taksim'deki handa 45TL'ye satıyorlardı o zaman :)

Benim deneyimime gelirsek...
Boyanın akması, uzun süre kalıcı olmaması beni rahatsız eden bir şey değil çoğunlukla çünkü boya akınca aşama aşama görülen renkler de çok güzel. Mesela Violet adındaki mor akarken pembeye dönüyor.  Chili Red olan kırmızı biber kırmızısı turuncu-bakır arası bir renge dönüşüyor ki aslında ben onu daha çok seviyorum. Gibi gibi... Ben artık dipten boyamıyorum çünkü gerçekten uğraşmak çok zor geliyor. Bu halde boyayıp 1-2 ay sonra yeniden boyasam oluyor. Eğer dipten boyamaya kalkarsam 2-3 haftada bir (saçlarım çabuk uzuyor) kuaföre gidip dipleri açtırmam gerekiyor, bu sefer de saç ilk defa boyandığı için geri kalan kısımdan daha çabuk akıyor.. Zamanım yok o kadar :) Sırf bu sebeple turkuaz ya da mavi yapamıyorum saçlarımı :/

Öncelikle fotoğraflar adam gibi net değil, kusura bakmayın, kendi kendimin fotoğrafını çekmek çok zor! Tripodum filan da yok. Ama renkler belli sonuçta :)

Saçlarım uzayıp da boyalı kısım iyice aşağılarda kalınca kuaförün yolunu tuttum, aslında yaptığı iş röfle, krepe atarak açtı rengini, böyle bir şey oldu, görüldüğü gibi uçlar tamamen sarı.


Kuaförde boyatmamamın sebebi çok basit, orda çok kısa tutuyorlar saçı boyalı halde ve boya da çabuk akıyor. Halbuki boya bitkisel ve saça yapacağından daha fazla zarar vermiyor saatlerce de tutsanız. Ben de akşam yemeğinden sonra boyayıp (saçımı annem boyuyor) topluyorum kıskaç bir tokayla, yatmadan önce yıkıyorum. Hatta internette okuduğuma göre millet saçını boyayıp tarayıp fön makinasıyla kurutup ertesi gün sabah yıkıyormuş, ben o kadar uğraşamam :)

Aslında renk tam anlamıyla fotoğrafın aşağı kısmında görünen kırmızıdan. 

Aşağıda da başka fotoğraflardan kırptığım yerler var. 
Bu fotoğraf boyadıkltan bir kaç gün sonra kuzenimin nişanı için yaptırdığım saçın bir kısmı. Chili Red iki kere yıkandıktan sonra böyleydi. Saçım çok orjinal olmuştu bu arada, düzgün bir fotoğrafı olsaydı eklerdim.

Bu ise en sevdiğim fotoğraflarımdan birinin kırpığı, Chili Red akınca ön kısımdaki gibi harika bir turuncu oluyor. Aşağıda görülen arka taraftan öne gelen pembelik ise Violet'in akmış hali yanlış hatırlamıyorsam. Avatarımdaki fotoğraftada aşağıda bir pembelik görünüyor, o da Violet kalıntısı :)


Bu fotoğraf kırpıntısında Deep Red ile boyanışın üzerinden 1-2 hafta geçmişken olduğunu tahmin ediyorum, saç diplerim çıkmaya başlamış ama çok bir şey yok daha. Bu arada belirtmekte fayda var, bu renge boyarken normal oryalle değil kırmızı oryal ile açıyorlardı saçımın rengini, saçım neredeyse bu renk oluyordu, belki biraz daha pembemsiydi, üzerine Deep Red cila gibi oluyordu.

Bu da saçlarımın tamamını kırmızı oryal ile açtırıp Deep Red ile boyadığımın ilk günü. Böyle yoğun tam anlamıyla kırmızı gibi kırmızı. Buna bayılıyorum ama işte hem para lazım sürekli kuaföre harcayacak hem de zaman.. Bende yok işte onlar. Aaaah ah.. Özledim :/ Üstteki fotoğraf bulutlarla kaplı ama çok aydınlık bir günde çekilmişti, aşağıdaki ise gece ve flaşlı.


Bu fotoğrafta ise açık bakıra boyattığım saçlarımın üzerinde parça parça Chili Red sürmüşlerdi canlı olsun diye, rengi cidden capcanlı yapmıştı. Bu da harikaydı. Ten rengim açık olduğu için bu tip renkleri rahat taşıyabiliyorum.


Uzuuun bir postun daha sonuna gelmişken buraya kadar gelip sabırla okuyanlara teşekkür ederim :)))) Yazının tamamını gözden geçirdim ama çok dikkat etmedim, eksik gedik bir şey kalmışsa sorunuz efem :)

14 Şubat 2011 Pazartesi

Review - Too Faced - Natural Eye Palette

Bugün nasıl bir makyaj yapsam? Şunları giyersem eğer hangi renkleri kullanmam gerekir? gibi soruları kafamdan silip atan ürünle buradayım bugün. Karşınızda, Too Faced Natural Eye Palette...



Paletin kapalı ve her tarafı açılmış hali yukarıdaki gibi. Kalkan kapağın içinde 3 tane kart var, her kart bir sıradaki farları nasıl uygulamak gerektiğini anlatıyor. 3'lü 3 sıra halinde toplamda 9 tane far var. Altta ise bir çekmece içinde fırça var. Fırçanın bir tarafı kesik uçlu açılı bir fırça, diğeri ise yumuşak sünger bir aplikatör. Açıkçası bunu görür görmez "aa kaşlarım için kullanırım bunu ben" dedim. Sanırım herkes aynı şeyi söylüyor bununla ilgili. 

Aşağıda da paletin arkası var, Too Faced'i kuran arkadaş Jerrod Blandino'nun bu paletle ilgili söyledikleri var. İsteyen olursa çeviri yapabilirim.


Sıra geldi paletin içindeki asıl güzelliklere: 3'ü 2'şer gram 6'sı 0.9'ar gramdan oluşan 9 adet far.


Farları 3 kategoriye ayırmışlar, ben de bu şekilde değerlendireceğim. 

İlk sıra "day", yani günlük hafif bir makyaj için gerekenler. Bu sıradaki farların hepsi mat, hiç bir ışıltı yok. Yumuşacıklar ve müthiş pigmentliler, dokunmayla bile deli gibi renk veriyorlar. MAC'in mat farları gibi uygulaması zor değil, korkmaya gerek yok ancak alırken biraz toz toz oluyorlar. Fırçaya alırken bir sürü ürün ziyan ediyormuşum gibi geliyor bu sebeple. 

Renkler ve ilgili kart şu şekilde, 

Heaven, harika bir "all over eye color", yani kirpik dibinden kaş altına kadar sürülebilecek bir renk. Göz kapağının rengini dengeleyip uyanık bir görüntü veriyor.

Velvet Revolver, bu kadar doğal bir gölgelendirme rengi olabileceğini düşünmemiştim. Çok güzel "blend" oluyor (karışıyor) diğer renklerle. Crease bölgesine uygulandığında varlığı yokluğu bir oluyor ama çok güzel derinlik katıyor göze.

Sexpresso, kartında da önerdiği gibi harika bir eyeliner rengi. Çok pigmentli ve rengi öyle hoş bir kahve ki, kirpik dibinde şahane bir dağılmış kalem etkisi yaratıyor, üstelik doğal duruyor. Bazen crease rengini koyulaştırmak için de kullandığım oluyor.

İkinci sıra, Classic...
Bu sıradaki renkler de çok pigmentli ama fırça dokununca tozuşuyor. Day önerisinden daha renkli daha gölgeli bir doğal görüntü sağlamak için biraraya gelmişler. Bu sıradaki ürünlerin ikisi shimmery, yani içinde direk sim yok parça parça ama ışıltılı bir görünümü var, biri matımtrak bir shimmery ve içinde incecik simler var. Bu 3 renk birbiriyle müthiş uyumlu. En sevdiğim üçlü budur :)


Silk Teddy, bu paletteki en sevdiğim renk. Harika bir ışıltısı var, ben burdayım diyor ama ağırlığını da koruyor :) Basitçe Heaven'ın ışıldamış hali diyebiliriz. Çok yumuşak, hemen renk veriyor. Ben bunu bütün crease ile kaşaltı arasındaki bölgeme uygulamıyorum kartın aksine, çok parlak geliyor öyle. sadece kaşın altını aydınlatmak için, göz pınarının çevresi için, ya da göz kapağımda kullanıyorum.

Push Up, rengini nasıl tanımlayacağımı bilemediğim bir renk. Bakırla sütlükahve arası gibi desem olur herhalde. Bu da Silk Teddy gibi shimmery bir renk. Göz kapağında çok güzel duruyor.

Erotica, mat denebilecek gibi bir shimmery ama içinde incecik altın rengi simler olan bir koyu kahve. Uygularken dikkat etmek lazım, bazı fırçalar simleri almayabiliyor. Crease için harika bir renk, ben bazen de gözümün dış yarısının kirpik dibine uyguluyorum daha alımlı bir duruş için. (Bu arada Erotica, Cocoa Puff'a göre daha küllü bir kahve tonu.)

Üçüncü sıra, Fashion...
Bu sıradaki farlar daha "renkli" doğal görünüm için. Buradaki renklerin ikisi shimmery, biri mat içinde simli. Yine bu üçlü de birbiriyle uyum içinde. Renkleri gerçekten çok başarılı seçilmiş buluyorum bütün palet için.

Nude Beach, gördüğüm en parlak, en simli far ve çok güzel. Fırça ile çok rahat uygulanmıyor, büyük simler dökülebiliyor ya da fırça tutmayabiliyor. Bu renk için en iyisi ya parmakla (gerçekten ciddiyim) ya da sünger uçlu aplikatörle uygulamak. Bana göre yine crease-kaş arası çok geniş bir alan bu yoğunlukta parıltı için. Benim gözümde bu bölge geniş tabi ben kendim için konuşuyorum, eğer kirpik-kaş aranız büyük değilse rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Honey Pot, adı üstünde bal gibi bir renk. Şampanya - bal rengi arasında bir yerde sanki bu renk. İkinci sıradaki farlar gibi shimmery bir far, ışıltılı ama içinde bariz sim yok. Göz kapağının tamamında harika duruyor, ben çok seviyorum bu rengi.

Cocoa Puff, bu da adı üstünde olan bir renk. Kakao rengi tam olarak, müthiş pigmentli bir mat, ama içinde simcikler var. Erotica ile renk farklı swatchlardan çok rahat görülebilir. Yapıları benzer ama renkler çok farklı. Bunu kartın önerdiği gibi kirpik diplerine ve crease'e beraber uyguluyorum, ağır ama harika duruyor, bence.

-----
Aaa, bitmiş.. :)

Bu ürünün fiyatı 80TL. Önce almak için çok pahalı geldi ama Sephora'dan çıkıp dolanırken "ya 9 tane far var içinde!!!!" diye düşünüp tıpış tıpış geri döndüm. Gerçekten de acelem olduğu zamanlarda elim direk bu palete gidiyor ve düşünmeden şipşak yapıyorum makyajımı. İçindeki kartlar da cidden çok yardımcı oluyor. Ben nude renklere aşina değildim ve nasıl kullanmam gerektiğini bilmiyordum, şu anda çok rahatım bu konuda. Gerçekten herkese tavsiye ediyorum bu ürünü, kesinlikle kaçırmayın derim..